1. TBK 19.Maddesi uyarınca bir sözleşme hükmü değerlendirilirken söze bağlı kalınmamalı, tarafların gerçek ve ortak iradesi araştırılmalıdır.

Hukukumuzda, lafza bağlı yorum yapılamaz, tarafların gerçek ve ortak iradesi araştırılmalı ve buna göre yorum yapılmalıdır.

Bu konuda Türk Borçlar Kanunu'nun 19.maddesi çok açıktır, bu madde;

"Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır."

şeklindedir.

Yargıtay 11. HD., E. 2000/4733 K. 2000/5529 15.06.2000 tarihli ilamı;

"Sözleşmede yılda en az iki kez artırım yapılacağı sözleri yer almış olup ilk bakışta bu sözlerden yılda ikiden fazla artırım olanağı bulunduğu şeklinde yorumlanması mümkün ise de BK. 18.maddesi uyarınca sözleşmelerin yorumun da söze değil amaca bakmak ve sözleşmedeki diğer sözlerin de dikkate alınması gerekmektedir." Şeklindedir.

Yargıtay 10. HD., E. 2006/11743 K. 2006/14987 20.11.2006 tarihli ilamı;

"taraflar arasındaki sözleşmenin yorumu yapılırken kullanılan sözlere değil, taraflar arasınrdaki hukuki ilişkinin gerçek durumuna ve bu sözleşme ile güdülen amaca bakmak gerekir." şeklindedir.

Yargıtay 15. HD., E. 2016/1038 K. 2017/1123 T. 15.3.2017 tarihli ilamı;

"Sözleşmenin yorumu yapılırken BK'nın 18. maddeden yararlanılması gerekir. Bu maddeye göre sözleşme şartlarının tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakikî ve müşterek maksatlarını aramak lâzımdır."

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Nihat Yavuz'un Borçlar Hukuku El Kitabı adlı eserinin 76.sayfasında;

"Hâkim, yorum yaparken, kullanılan söz ve deyimlerin lafzi anlamına bağlanıp kalmamak, tarafların gerçek veya fazari iradelerini araştırmalıdır. Dahası, doğru bir yorum için, bazen sözcüklerin veya metinlerin objektif anlamından uzaklaşarak ferdi bir yoruma gitmek gerekebilir. ...Sözleşmenin metni veya metindeki bazı sözcükler sözleşmenin amacıyla çelişiyorsa hakim lafza bağlı kalmayacaktır".

Prof.Dr. İbrahim Kaplan'ın Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi adlı eserinin 70 ve 71.sayfasında;

"..yorum sırasında kelimelerin yazılış anlamının değil, gerçekten istenen anlamının esas alınmasıdır..., yorumu yapan hakim sözleşmenin metninde kullanılan tabirlerin lafzi anlamıyla bağlı kalmamalı, ayrıca tarafların gerçek veya en azından farazi iradelerini tespit etmelidir. " Şeklinde tespitlere yer verilmiştir.

Prof.Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu'nun Borçlar Hukuku Genel Bölüm adlı eserinin 334.sayfasında;

"Bir sözleşme hükmü ilk bakışta açık bir nitelik taşısa bile, sözleşmenin diğer hükümlerinden, taraflarca ulaşılmak istenen amaçtan veya diğer hal ve şartlardan bu hükmün sözünün (lafzının) iki tarafça varılmış uyuşmanın gerçek anlamını tam ve doğru olarak yansıtmadığı sonucuna varılabilir" şeklindedir.

Prof.Dr. Fikret Eren'in Borçlar Hukuku Genel Bölümler adlı eserinin 441.sayfasında;

" Lafzi yorum yasağı kuralı:

Hâkim, yorum yaparken, kullanılan söz ve deyimlerin lafzi anlamına bağlanıp kalmamalı, tarafların gerçek veya farazi iradelerini araştırmalıdır. ..Sözleşmenin lafzi, sözleşmenin amacı ile çeliştiği takdirde de hakim lafza bağlı kalmamalıdır. Zira, kanunların yorumunda olduğu gibi, sözleşmenin yorumunda da tek başına şekli veya lafzi yorum kuralı geçerli değildir. "

Yard.Doç.Dr.Nurcihan Dalcı Özdoğan'ın "Sözleşmenin Yorumunda Gerçek İradenin Tespiti" adlı eserinin 42.sayfasında;

"TBK md.19/I hükmü açıklık kuralını reddetmektedir. Ayrıca söz konusu hüküm ile sadece lafza dayalı yorumun kabul edilmediği de açıktır. Zira aksi takdirde yorum konularının sınırlandırılması söz konusu olur ki, bu da gerçek iradeye ulaşmada araştırma yapılmasını yasaklar." şeklindedir.

2. Tarafların gerçek amacı tespit edilemiyorsa, dürüstlük kuralından yola çıkarak farazi iradeleri tespit edilmelidir.

Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, bir sözleşme yorumlanırken, ilk olarak tarafların gerçek ve ortak iradelerinin saptanması gerekir.

Nitekim Yargıtay 15.Hukuk Dairesi'nin 1990/4450 E., 1991/1798 K. sayılı ve 08.04.1991 tarihli ilamı;

"Yorum, kısaca işin esasını ortaya çıkarmaktır. Gerçekte yanların irade beyanının yorumu yapılmaktadır. Federal Mahkeme kararlarında belirtildiği üzere, irade beyanı "gideceği yere vardığı zaman büründüğü şekil içinde yorumlanır". Baskın olan ilke MK.nun 2. maddesinde çıkan güven ilkesidir. Objektif metod tarafların istemlerinin subjektif olarak dikkate alınmasına izin vermez. Sözleşmeyi yapanların o sözleşmeyle varmak istedikleri amaç, hakiki ve müşterek maksatları, gerçek niyetleri bulunmalıdır ( BK. md. 18/1 ). Sözleşme bir bütündür, tek başına 6. maddenin ele alınmasıyla sağlıklı sonuca varılamaz." şeklindedir.

Bu karara göre de sözleşmeyi yapanların o sözleşmeyle varmak istedikleri amaç, hakiki ve müşterek maksatları, gerçek niyetleri bulunmalıdır.

Tarafların gerçekten ve fiilen ne istedikleri anlaşılmıyorsa, onların ne istemiş olabilecekleri MK m.2/1 ışığında ve olayın bütün hal ve şartları dikkate alınarak makul sözleşenler sıfatı ile o sözleşme çerçevesinde neyi istemiş olabilecekleri araştırılacak ve buna göre bir sonuca varılacaktır.1

Oğuzman/Öz'ün Borçlar Hukuku Genel Hükümler adlı eserinin 151.sayfasında;

"Akdin yorumlanması ile evvela tarafların gerçek ortak arzularının tespitine çalışılacaktır. ..Fakat gerçek ortak arzuyu tespit her zaman mümkün olmaz. Gerçek ortak arzu tespit edilemiyorsa, güven nazariyesi çerçevesinde irade beyanlarının yorumu ile farazi (gerçek sayılan) ortak arzu tespit edilecektir. " şeklindedir.

Mustafa Reşit Karahasan'ın Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler adlı eserinin 203.sayfasında;

"Sözleşmeler doğruluk ve dürüstlük kuralına göre yorumlanmalıdır. Bu kuraldan kaynaklanan güven ilkesi de yorum kuralı olarak kabul edilmelidir....beyan muhatabının fiilen o beyanı nasıl anladığına ya da kendisince bilinen bütün hal ve şartları dürüstlük kuralları gereğince değerlendirerek nasıl anlaması gerektiğine bakılması icap eder ki bu güven ilkesinin bir sonucudur" şeklinde tespitlere yer vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2/93 E, 29.K. sayılı ve 03.04.1963 tarihli ilamı;

" Sözleşmelerin yorumunda da kabul edilen bu teori güven prensibidir. Beyan muhatabının fiilen bu beyanı nasıl anladığına ya da kendisince bilinen bütün hal ve şartları dürüstlük kuralı (objektif iyi niyet) kuralları gereğince değerlendirerek nasıl anlaması gerektiğine bakılması icap eder ki bu güven ilkesinin bir sonucudur. " şeklindedir.

Footnote

1. KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, s.333

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.